Yeryüzünde yaşayan bütün canlı türlerinin geleceği toprağa bağlıdır. Su kaynaklarımızın, doğanın korunmasının, sağlıklı ekosistemlerin, gıda güvenliğinin ve insanoğlunun refahının devamlılığının temelinde toprağı korumak yatıyor.
Birleşmiş Miletler Genel Kurulu, Aralık 2013’teki 68. olağan toplantısında, 5 Aralık tarihini Dünya Toprak Günü olarak kabul etti. Daha önce Toprak Bilimleri Birliği tarafından 2002 yılında önerilen toprak günü, ancak 2013’te resmileştirilebildi. Bu yıl Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Toprak Günü sloganını; ‘Soils, Where Food Begins’ yani ‘Toprak, Gıdanın Başladığı Yer’ olarak belirledi.
Dünya nüfusu Kasım 2022 itibariyle 8 milyar insana ulaştı. Bugün dünya çapında 6 milyar insan beslenme sorunu yaşamaktadır. Silahlı çatışmalar ve göç 100 milyondan fazla insanı zorla yerinden etmiştir. İşte bu konjonktür toprağa olan ihtiyacı daha da artırmıştır.
İnsanoğlu ilk zamanlarda, nüfus az olduğu için, toprağı bir meta bir arsa olarak görebiliyordu. Ekim alanı olarak faydalandığı alanlar insanoğlunun devamlılığını sağlayacak düzeydeydi fakat şimdi tam tersi durumdayız. Doğal kaynakların orantısız kullanımı, iklim değişikliği, çevre kirliği, doğal afetler topraktan faydalanma oranımızı her yıl kısıtlamaktadır. Dünyada her yıl ortalama 75 milyar ton, Türkiye de 625 milyon ton toprak erozyona uğruyor. Bu durum, her 5 saniyede, bir futbol sahası büyüklüğünde toprağın su ve rüzgârla taşınması anlamına geliyor. Bunun yanında endüstriyel, nükleer kirleticileri ve insanoğlunu unutmamak gerekli…
Gelecek nesillerimize yaşanabilir bir dünya bırakmak için, insanoğlunun ilk önce toprağı arsa ve endüstriyel bir meta olarak görmemeli, onun kendisinin besin güvencesi olduğunu kabul etmelidir. Tarım alanlarının yerleşim ve sanayi tesislerinin kurulduğu alanlar olarak kullanılmasına engel olunmalıdır. Türkiye’nin ciğerleri olarak adlandırdığımız ormanlarımızı korumalıyız ve tahrip edilen alanlar toprak erozyonu oluşmaması için otlaklarla kaplanmalıdır. Meralarımızda, otlaklarımızda otlatılan hayvanlarımızın sayısı ve zamanı otlatma alanımızın kapasitesine göre ayarlanmalıdır. Tarımda verimliliği artırmak için kullanılan gübreler, ilaçlar toprağı ve yeraltı sularını kirletmeyen cinsten tercih edilmelidir. Sanayi ve nükleer tesisler tarım alanlarında ve yerleşim yerlerinden uzak alanlarda yapılmalıdır.
Dünyamız ve çevremiz daha fazla zarar görmeden planlamalar, kanun ve yönetmelikler getirilerek uymayanlar hakkında gerekli yaptırımlar yapılmalıdır.
5 Aralık Dünya Toprak gününde insanoğlunu bu konuda düşünmeye sevk etmeliyiz. Son sözümüz de; Kızıldere Reisi Seattle’nin “Toprak insana değil, insan toprağa aittir”
Murat Canbulat
ESC Hukuk Genel Müdürü